HANGİ ŞAMPİYONLUK SİZİN YÜREĞİNİZDEN DAHA BÜYÜK

Taraftar psikolojisi kazananı, şampiyon olanı sevmeyi gerektirir. Burada yanlış olan veya sorgulanmayı gerektiren bir şey yok aslında. Çünkü insanlar bilhassa Türkiye'de taraftarı oldukları takıma kendisini mutlu etmek zorundaymış gibi davranıyor. Bu yüzden başarısız olan başkana, oyuncuya, hocaya her türlü hakaret etme hakkına sahip olduklarını zannediyorlar.

Konu Galatasaray Basketbolu olunca sevilen birini bulmak çok zor. 23 yıllık aranın ardından şampiyonluk yaşatıp, Avrupa'da kupa kazandıran koç için bile taraftarlar arasında kendisinden nefret eden büyük bir kesim varken...

Ergin Ataman'ın durumu da aslında değineceğim şey için açıklayıcı. Bazen işler aynı şekilde yürümez ve başarılı olan birini sevmeyebilirsin. Ve tam aksine somut bir başarısı olmasa da, ya da olsa da olmasa da seversin. Son ihtimali futbol gibi başarı alışkanlığının olduğu bir yerde belki de dışarıda tutmalıyız.

Ama bu yazıda özne Oktay Mahmuti ve Galatasaray Basketbolu. İşin hiç teknik-taktik detaylarına girmeyeceğim. Pek de anlamam zaten. 2010/2011 sezonu Galatasaray Spor Kulübü ve özellikle iki ana branşı için kritik bir sezondu. Oktay hoca ile Galatasaray'ın yollarının kesişmesi de bu sezonda gerçekleşti. Devamında yaşanan büyük değişimden bahsetmeye lüzum yok.

Kulübün kanayan yarası olan şubeye gelişiyle birlikte tarihinde ilk kez EuroLeague oynatmayı başarmış bir hocaya da başarısız demek mümkün değil nitekim. Ama bu en azından benim için Oktay Mahmuti'yi sevme nedenlerim arasında ilk beşte bile değil. Şimdi bunları sıralamaya koyulacak halim yok ama dinlerken gözlerimin dolmasına neden olacak kadar çok seviyorum kendisini.

Geçtiğimiz sezonun (2017/2018) ortasında 2. dönemi başladı hocanın kulüpte. Sonunun nasıl olduğunu gördüğümden keşke hiç başlamamış olsaydı diyorum şimdi. Gelmeden önce de, geldikten sonra da bilinen sebeplerden ötürü kulübe kırgındı hoca, şimdi ise geri dönüşü olmayan bir yola girildi artık. Oktay Mahmuti ve Galatasaray'ın yolu bir daha kesişmeyecek.

Diğer amatör branşları olduğu gibi basketbolu ve kulübün basketbol geçmişini bilmeyen bir yönetim mevcut. Tabi futbolu ne kadar biliyorlar o da benim için büyük bir soru işareti. Hal böyleyken yüksek maaş aldığını düşündükleri Oktay Mahmuti'nin gidişi de işlerine gelecekti. Onun taraftarın gözünde ne kadar değerli olduğunu bilmiyorlardı çünkü. Hiçbir kanıtım olmadığından ve kimseyi zan altında bırakmak istemediğimden hocanın ayrılış süreciyle ilgili dedikodulara hiç girmeyeceğim.

Oktay Mahmuti'nin ilk gelişinden önce freni patlamış bir kamyon gibi yokuştan aşağı sürüklenen Galatasaray basketbolu, gözüken o ki yine onun ayrılışından sonra eski günlerine doğru yelken alacak. Taraftar olarak bizim yapabileceğimiz bir şey kalmadı artık, belki istifasını kabul etmezler diye tepki gösterdik, olmadı. Eğer kalsaydı küçülmeye giden takıma rağmen maçlara gidip hocanın yanında olacaktık. Şimdi bu küstürülen taraftar hangi takıma destek olmaya gidecek? Burada sorulması gereken hesap ve sorular var ama bunların yeri de burası olmasa gerek.

Benim için hep bir basketbol koçundan daha fazlası oldu Oktay Mahmuti...

"Maça akıllıca başladık ancak ilk çeyreğin son iki dakikası boyunca çok kötüydük. Sonra, yeterli gözüken bir avantaj yakaladık ama bitime doğru Rytas üçlükler buldu. Bu maçı kazanmak için hazırdık ve büyük bir geleneği olan güçlü bir takıma karşı kazanmak çok önemlidir. Oyunun kontrolünü ele aldık, bu salonda zor olsa da. Çünkü taraftarlar basketbolu gerçekten iyi biliyor. Savunma anahtardı. Şimdi bir kadeh şarap içeceğim ve daha sonra Euroleague hakkında düşünmeye başlayacağım" (Galatasaray'ın tarihinde ilk kez EuroLeague gruplar aşamasına kaldığı maçın ardından, 2011) 

"Böyle maçların sonunda konuşmak kolay değil. Son topu doğru kullansak maç bizim lehimize sonuçlanacaktı. Spor adamı olarak konuşmam gerekirse, Türk sporunda nefret taraftarlığın çok önüne geçmiş. Bu hepimizin suçu. İnsanlara ne verirseniz onu görürsünüz. Burada bir şölen olmasını kimse beklemesin. Türk sporunun gidişatı hiç iyi yolda değil. Büyük bir ihtimalle benim bu konuşmam unutulacaktır. Yokuş aşağıya sürüklenen bir taraftarlık anlayışımız var. Dünya artık küçüldü. Ben bir çok insan biliyorum ki artık futbol izlemiyor. Ben artık futbol maçları izleyemiyorum. Benim gibiler çok... Nereye gidiyoruz bilmiyoruz. Hiç kimse hiçbir şey yapmıyor. Biz sadece popülist yaklaşımlarda bulunuyoruz. Bugün burada bana küfür edildi. Neden bana küfür edildiğini bilmiyorum. Bizim salonda da Neven Spahija'ya küfür edilebilir. Neden? Gazetelerimiz taraf... Şiddet akıyor gazetelerin arka sayfalarında. Durum böyle olursa şölen havasında bir maç nasıl oynanabilir? Bana göre içler acısı bir durumdayız." (Deplasmandaki Fenerbahçe maçının ardından, 2011)

"Üzülmek için önce üzülmeyi hak etmek lazım. Sezon başında buralara geleceğimizi söylesek insanlar gülerdi. Emek sarf edip bir şeye inandığınız zaman hak edebiliyorsunuz. Bu çocuklar da bunu hak etti. Fenerbahçe'yi candan kutlamak istiyorum. Abdi İpekçi Spor Salonu'nda olmak çok keyifli. Bunu yaşamak gurur verici. Sezonun başındaki St. Petersburg maçına 1500 kişi gelmişti. Yarı final ve finalde 10 - 12 bin kişi buradaydı. Onları da inandırmışız ki bizim arkamızda durdular. Bize hep destek oldular, mücadelemizi önemsediler. Çok iyi bir konuşmacı değilim ama bu gerçekten onur verici. Gelecek sezon hakkında konuşmak için çok erken. Önce bu sezonu değerlendirmek lazım. Doğru yolda devam etmemiz gerekiyor." (2011 final serisi son maç sonrası) 

"Hak ettiğimiz bir galibiyet elde ettiğimizi düşünüyoruz. Gruptan çıkmak için ve Final 8'de mücadele etmek için bizim de herkes kadar şansımız var.
Daha önce de 'Taraftarlara teşekkür etmek istiyor musunuz' diye sordular. Onlar bizden biri, aileden birisine teşekkür etmezsiniz. Teşekkür yabancıya edilir. Biz onlarla birlikte bir yolda yürüyoruz..." (EuroLeague TOP16 turu Olympiakos galibiyeti sonrası, 2012) 

"Ben Galatasaray'dan ayrılmadım, yönetim öyle istedi. (Bu bir vefasızlık mı?) Yorumu başkaları yapsın. Tabii ki içim acıdı, hiç hak etmediğim şeyler söylendi, karalama yapıldı. Herkes kendi doğrularıyla yaşar, bana kendi doğrularım yetiyor. Neticede hayat devam ediyor. Vefasızlık derken, belki de bu işlerde vefa aramamak lazım. Vefa aramak ütopik olur. (Galatasaray'dayken Real Madrid'in teklifini kabul etmedin. Sen vefa göstereceksin ama karşıdan vefa beklemeyeceksin...) İlk sezonumdan sonra Real Madrid'den teklif geldi. Hakan (Üstünberk) ile konuştuk, o bana gidebileceğimi söyledi ama doğru olmazdı. Bunu ben anlatmadım hiçbir yerde, sonra başka yerlerden haberi çıktı. (Real Madrid'in yüksek teklifinden sonra Galatasaray yönetimi sözleşmene zam yapalım mı diye sordu, kabul etmedin) Ben Galatasaray'da birçok şey kazandım. En önemlisi bazı dostluklar kazandım. Bence bunlar hayatta daha önemli şeyler. Üzüldüm, üzdüler... Ama şu an sokağa çıktığım zaman herhangi bir Galatasaray'lıdan kötü bir şey duymayacağımı da çok net biliyorum." (Centilmenler, SKY Türk 360) 





Yorumlar

Popüler Yayınlar